Şebinkarahisar Kalesi'nden şehrin görünümü |
Bu
hafta sonu ‘’ne yapalım, ne yapalım?’’ diye düşünürken gezi yapmaya karar
verdik. Fakat nereye gidecektik. Öyle ya yakın çevrede gitmediğimiz bir yer
kalmamıştı.
‘’O
zaman dinlenelim’’ diye düşünmeye başlamıştık ki Selim Hoca aklından bir yer
olduğunu söyledi. Bahsettiği yerlere daha önce gitmediğimiz için kara ve soğuğa
aldırmadan ‘’olur’’ dedik.
Köse’den
yola çıktık ve Kelkit, Şiran derken Giresun’un Alucra ilçesine ulaştık. Daha
önce adını duyduğumuz fakat hiç gitmediğimiz bir ilçeydi Alucra. Adını ilk kez Emine Bayraktar hocamın
memleketi olması hasebiyle duymuştum. Hatta buradan konum attığımda o da bana
‘’ilçeme hoş geldin’’ diye yazdı J
Burası küçük ve Giresun’dan uzak kalmış bir ilçeymiş. Adını nereden aldığıyla
ilgili değişik bir rivayetler varmış ama ben bunları bilmiyorum. Bildiğim tek
şey eskiden buraya el-ücra dedikleridir.
Alucra’da
cadde boyunca biraz dolaşıp kahveye giderek çay molası verdik. Yaklaşık bir saat sonra tekrar yola çıkarak
Şebinkarahisar ilçesine doğru yol aldık.
Şebinkarahisar
Alucra’nın tam tersine büyük ve şehir görünümündeydi. Cisileyen yağmurun
altında bir süre caddelerde yürüdük. Sonra zaten merkeze yakın olan Şebinkarahisar
Kalesine çıktık. Kale’den şehri seyretmek başka bir güzeldi ama zaten soğuk
olan hava yüksek surların üzerinde bizi hep üşütmüştü. Şu an bile aklıma
geldikçe üşüdüğümü hissediyorum. Bir süre surların altına ve yıkılan duvarlara
sığınarak ısınmaya çalışsam da olmadı. Sonunda soğuktan kaçarcasına koşarak
kaleden inmeye başladık. Şehirdeki bir lokantaya kendimizi zor attık. Bir süre
lokantada kaşık bile tutamadım.
Her
şeye rağmen pişman değildik. Yemeğimizi yiyip yağan yağmur altında dönüş yoluna
koyulduk.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder