Kış ayıyla birlikte
doğa yürüyüşlerimiz ve gezilerimiz sekteye uğrayınca canımız sıkıldı elbette.
Bize hareket lazımdı, aksiyon lazımdı. Kayak sezonunun açılmasıyla aksiyon
başladı :)
Sabahın erken
saatlerinde çıktık yola. Açık ve güzel sandığımız hava yükseklere çıktıkça
kapanmaya ve soğumaya başladı. Dün geceden yağan karın da etkisiyle kapanmış olup
açma ve temizleme çalışmalarının devam ettiği bozuk yollardan ilerleyerek
tesislere ulaştık. İlk olarak Zehir Hüseyin’in mekanına giderek sıcak sobanın
başında ısındık. Ardından sıcak bir çay içerek içimizi de ısıtmaya çalışarak
kendimizi hazırlamaya çalıştık. Neye mi, tabi ki ilk kayak deneyimize :)
Gişeye giderek
işlemleri hallettik ve ilk kez elimize almamızdan ötürü çok tuhaf bulduğumuz
kayak ayakkabılarımızı giydik. 15-20 dakikalık bir bekleyişin ardından
görevlilerden birisi kayak takımlarını da bize teslim etti ve nasıl
kullanacağımızı gösterdi. Ayağımızda o tuhaf ayakkabı ve omuzuma attığım kayak
kızağıyla birlikte parkura doğru ilerlemeye çalıştık. Zar zor ilerlerken
üşümeye, eldiven ve bere almamış olmanın pişmanlığını yaşamaya başladım.
İki adet parkur vardı
ama birisi profesyonel kayakçılar içindi ve şu an hizmete kapalıydı. Bizim gibi
amatörlerin bulunduğu parkura giderek kızağı ayağımıza takmaya çalıştık. Evet
çalıştık ve başaramadık. Çünkü kızak bir türlü görevlinin gösterdiği şekilde
ayakkabıya monte olmuyordu. Bir ara Selim Hoca’mın kızağı sağ ayağına takmayı
başardığını görünce medet uman gözlerle nasıl taktığına baktım. Ama kendisi de bilmiyor
ve nasıl başardığına şaşırıyordu. Mehmet Hoca’mla ben bir öte bir beri
uğraşmaya devam ediyor ve Selim taktı biz de takabiliriz diye düşünüyorduk. Bu
arada iyice üşümüştük ve Mehmet sinirlenip söylenmeye başladı.
Yanımızda bizim gibi
takamayanlar olduğu gibi daha önce birkaç kez kayanlar vardı ve onlar açık
alanda takmanın zor olduğunu kapalı alana gitmemizi söylediler. O an çok tuhaf
hissettim. 15 metre ilerimizdeki kapalı alan varken açık alanda donuyorduk.
Adeta sürünerek Selim’le kapalı alana gittik. Selim’le diyorum çünkü Mehmet pes
etmiş ve söylenerek kayak takımını teslim etmek için geri dönmüştü. Kapalı alan
da çok soğuktu ama en azından rüzgara ve rüzgarın önünde uçuşan karlardan bizi
koruyordu. Ayakkabımızı ve kızağı güzelce temizledik ve uzun uğraşlar sonucu kızağı
ayakkabıya monte etmeyi başardım. Ardından bir süre sonra Selim de başardı ve
kendimizi dışarı attık.
Uzun uğraşlar sonucu
kaymaya ve zevk almaya başladığımız pistten ayrılmak istemedik. Kaydıkça şovlar
da yaparak kendimi şımarttım doğrusu.
Yaklaşık 2 saat büyük bir zevkle kaydık. İyice üşüdüğümüzü
hissettiğimizde kaymayı bırakıp ısınmaya gittik.
Isınıp çaylarımızı
içtikten sonra bu kez de normal kızak alarak başka bir parkura gittik. Küçükken
bizim ahşaptan yaptığımız ve kaykı dediğimiz bu kızaklar plastikten yapılmaydı
ve çok hafifti. Üç arkadaş dönüşümlü binerek biraz daha keyif yaptık ve günü
tamamladık. Ardından yine Zehir Hiseyin’e giderek güzel bir yemek yedik ve Köse’ye
döndük.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder